Bilim adamları, süpernova patlamalarının ürettiği şok dalgalarının başlangıç aşamasında yaşam için enerji sağlayabileceğini yeni bir çalışma ile keşfettiler. Güneş sistemi, Samanyolu Orion'un konsoluyla Samanyolu'nun merkezi etrafında döndüğünde, bir zamanlar süpernovanın patladığı alanı süpürerek dünyayı çeşitli radyasyonlarla yıkadı.Bu radyasyonların aktivasyonu ile yeryüzündeki yaşam patladı. Büyümek.
Danimarka Teknik Üniversitesi'nde (Henrik Svensmark) bir profesör olan Henrik Svensmark, şunları tanıttı: Yaşamın evrimi, evrenin ve galaksilerin evrimini yansıtır.Bir süpernova patladığında, çevredeki olası yaşam süreçleri de gelişecektir.
Derin denizde bilim adamları tarafından keşfedilen tarih öncesi Nautilus fosilleri bu hipotezi doğruladı. O sırada güneş sistemi süpernovaların patladığı alandan geçti ve Dünya okyanuslarındaki omurgasızlar süpernovalardan büyük ölçüde etkilendi. Şimdi çeşitli deniz dibi fosillerinde bulunabilir. Bu işaretler Danimarka Teknik Üniversitesi'nde profesör olan Henryk, güneş sistemi bir süpernovaya yeterince yakın olduğunda, patlamanın ürettiği kozmik ışınların dünyayı "yıkayacağına" inanıyor. Aynı zamanda, Henrik son 500 milyon yılın jeolojik ve astronomik verilerini de kontrol etti.Dünya, süpernova patlamalarından etkilenen bölgeye çok yakındı ve zaman içinde güneş sisteminin yörüngesine yakın süpernova patlamalarının oranını hesapladı.
Bilim adamları, jeolojik kayıtları karşılaştırarak, süpernova patlama oranının, yaşam koşullarını büyük ölçüde şekillendiren Dünya'da yaşamın geliştiği zamanla ilişkili göründüğünü buldular. Güneş ve büyük gezegenler Samanyolu'ndaki eski yıldız oluşum bölgelerinden geçtiklerinde süpernovalar daha sık patlayacak. Daha fazla biyolojik destek elde etmek için bilim adamları, birkaç tarih öncesi dönemden deniz yaşamı fosillerini aradılar ve süpernova patlamalarıyla ilgili izler buldular. Örneğin, karides, ahtapot veya trilobit ve nautilus gibi soyu tükenmiş omurgasız fosilleri.
Paleontolojik fosiller
Kadim kıta yavaş yavaş uzaklaştığında deniz seviyesi daha yüksekti.Bu dönemde birçok omurgasız zenginleşti ve 250 milyon yıl önce ayrılan kıtalar bir araya gelerek Pangaea'yı oluşturdular. Bununla birlikte, deniz seviyesi bu dönemde nispeten düşüktü. Geleneksel jeofizik etkiler, dünyanın yaşam tarihinin tüm hikayesi değildir.Bilim adamları, güneş sistemi yakınındaki süpernova patlamalarının oranı yüksek olduğunda, dünyadaki yaşam çeşitliliğinin de yüksek bir seviyeye ulaştığını keşfettiler.
Bu bağlamda Profesör Henrik, bu fenomenin olası nedeninin, o dönemin soğuk ikliminin ve yüksek süpernova oranının kutup bölgeleri ile ekvator arasındaki alanı çeşitli organizmalar için uygun bir yaşam alanı haline getirmesi ve bir diğerinin de buna değer olduğuna inanıyor. Dikkatin odağı, jeolojik dönemin geçişinin başlangıcı ve sonunun, süpernova patlama hızlarının maksimum ve minimum dönemleriyle çakışıyor görünmesidir.
Dünya üzerindeki yaşamın refahı veya küresel biyolojik üretkenlik, atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonunun farklı zamanlarda izlenmesi ile belirlenebilir.Bu bilgi geçmiş jeolojik kayıtlarda bulunabilir. Profesör Henrikin araştırması ayrıca süpernova patlamalarının Dünya'nın iklimi üzerinde öngörülemeyen etkileri olduğunu gösteriyor. Örneğin, soğuk hava koşullarında deniz seviyesi 25 metreye kadar düşebilir.