Bize göre, evrendeki her şey sonsuza dek değişiyor, bu yüzden zaman kavramını ürettik. Zamanla bazı şeylerin değişimlerini inceleyebiliriz. Ancak, zamanın doğası daha fazla araştırılmayı beklemektedir.
Bazı insanların zamanın akışının bir illüzyon olduğunu düşünmesinin nedeni, insanların düşünmeyi bıraktıklarında, zamanın akışının gerçekte ne anlama geldiğini anlayamamalarıdır. Zamanın bir nehir gibi aktığını sık sık söylüyoruz, bu da nehrin suyunun belirli bir anda önceki andan farklı bir yerde olduğu anlamına geliyor. Yani su zamana göre hareket eder. Halbuki zaman zamanla akmaz, zaman zamandır.
Pek çok insan yanlışlıkla zaman eksikliğinin zamanın olmadığı ve zamanın olmadığı anlamına geldiğini düşünür. Ancak bu çok saçma. Elbette zaman var, onu ölçmek için bir saat kullanıyoruz. Saat, zamanın geçişini değil, zaman aralığını ölçer. Olaylar arasında saatin ölçtüğü bir zaman aralığı vardır.
Bir benzetme yapmak için, farz edin ki ayağa kalkarsınız, yerinde birkaç dönüş yapın ve sonra durun. Bu noktada, tüm dünyanın döndüğüne dair güçlü bir hisse sahip olacaksınız. Dünyanın döndüğünü sanıyorsun, ama dönmüyor. Benzer şekilde, zamanın aktığını hissedeceksiniz. Bu yanılsama beyinden kaynaklanıyor olabilir ve hafıza ile ilgilidir. Bu nedenle, zamanın akışı sadece sahip olduğumuz bir duygudur, ancak zamanın kendisinin bir niteliği değildir.
Öte yandan, bazı bilim adamları zamanın geçişini reddetmenin evrenin zaman asimetrisini reddetmek olduğuna inanıyor. Termodinamiğin ikinci yasasına göre, yalıtılmış bir sistem her zaman artan entropi yönünde gelişir (entropi, sistemin kaosunu temsil eder, kaos ne kadar büyükse, entropi o kadar yüksek olur). Örneğin, bir yumurta kırıldıktan sonra kendiliğinden iyileşmeyecektir. Gerçek dünyada zamanın kendisinin değil, evrenin bir özelliği olan evrenin zaman asimetrisini gösterebilecek çok sayıda örnek bulunmaktadır.
Zaman ve uzay, şu anda formüle ettiğimiz tüm kozmolojik teorilerin çerçevesidir, ancak soru, bunun evrenin belirgin veya ikincil bir doğası olup olmadığıdır. Temel olarak konuşursak, evrenin yasaları belirli bir ilkel uzay ve zamana göre formüle edilir ve zaman ve mekan daha temel şeyler tarafından oluşturulur.
Mevcut dünyada yaşadığımız evren üç boyutlu uzay artı bir boyutlu zamandır. Ancak Büyük Patlama'nın başlangıcına dönersek, her şey farklı olacak. Belki sadece madde ve enerji değil, uzay-zamanın kendisi bile evrenin ilk aşamalarının bir ürünüdür.
Zaman ve uzay arasındaki ikilik ikincil bir doğadır - yani daha temel bir şeyden türetilmiştir. Ünlü fizikçi John Wheeler bir zamanlar Big Bang'den önce atomların sürekli elastik bir cisim oluşturması gibi mevcut geometrik yapıyı oluşturan ilkel bir geometrik evren olduğunu öne sürdü.
Aslında aynı evrende bile farklı yerlerdeki gözlemciler arasında zaman farklılıkları olacaktır. Örneğin, bir kara deliğin yüzeyinin yakınından geçen zamanın hızı, Dünya'dakinden çok farklıdır. Bu nedenle, bırakın çoklu evren bir yana, aynı evrende bile tek bir zaman yoktur.