İnsanların ortak algısına göre yeryüzü yaşamın beşiğidir, ancak ileri bilim ve teknolojiye sahip olsak ve insan genomunu çoktan haritalamış olsak bile, yine de yaşamın gerçek kökenini açıklayamayız.
Bu temelde, diğer gezegenlerde yaşamın varlığı konusunda da kafamız çok karışık, bu yüzden dünyayı yalnızca karasal gezegenlerde yaşamın kanıtlarını bulmak için standart olarak kullanabiliriz.
Ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda bilim adamları bir problem keşfettiler.Yaşamın doğuşu ve hayatta kalması sabit standartlara dayanmayabilir.Dünyanın aşırı ortamında bazı özel yaşamlar vardır. İlgili verilere göre sadece Samanyolu'nda bir trilyon gezegen var ve tüm evrendeki gezegenlerin sayısı da çok fazla ... Standart karasal gezegenler olsa bile bu sayı insanların hayal gücünün çok ötesinde.
Bilim adamları, bir yandan yaşamı doğuran ana koşulları keşfetmek, diğer yandan da insanların gelecekte yaşanabilir bir gezegen bulmalarına yardımcı olmak için başka gezegenlerde yaşam olasılığını aradığımıza inanıyor.
Bilim insanları, bilinen çeşitli koşullara ek olarak, dünyayı yaşam doğurabilecek gezegenleri aramak için standart olarak kullanmanın aslında sonuç bulma olasılığının daha yüksek olduğunu ve sert kabuklu kayalık gezegenlerde yaşamın hayatta kalmanın daha kolay olduğunu söylediler.
Yaşamın ana bileşenlerinin hala atomlar olduğunu zaten biliyoruz, bu nedenle yalnızca makul koşullara ihtiyaç var ve bu atomlar hala en temel yaşam maddesini oluşturabilir. Aynı zamanda bilim adamları, çeşitli gezegenlerin farklı çevreleri nedeniyle, yetiştirilen yaşamda belirli farklılıklar olması gerektiğini keşfettiler.Örneğin, dünya karbon temelli yaşam formları yetiştirirken, diğer gezegenler silikon tabanlı yaşam ve hatta oksijen tabanlı yaşam üretebilir.
Ayrıca bilim adamları, uyduların yaşam doğurma olasılığını da göz ardı etmedi. Bazı insanlar, gezegenin atmosferi yeterince büyük olduğu ve atmosfer çok fazla hidrojen içerdiği sürece, etrafındaki uyduların sıcak bir ortam sağlamasının mümkün olduğuna inanıyor, aralarındaki mesafe güneş ile dünya arasındaki mesafenin on katı olsa bile çok fazla olmayacak. Büyük etki.
Dünyaya her zaman o kadar çok dikkat ettik ki, onu yaşamı besleyebilen tek gezegen olarak görüyoruz. Ve ilgili deneyler, yabancı uygarlıkların izlerini bulamasak bile, evrenin zeki yaşam formları olarak sadece insanlara izin vermediğini gösteriyor.