Sabahları çalar saatin ısrarıyla gözlerimi açardım, midemi doldurmamak ve aceleyle toparlanmak için acele ettim, hayat budur. Platformda otobüs kapısı açıldı, bir beyaz yem gibi kapıyı sıkıştırdım, ayaklarımızın üzerinde yan yana adım attık birbirimizi ısıtmak için hayat bu. Şirkette herkes kendi tasarımının bir maskesini yüzüne koyar ve patrona alçakgönüllü ama zayıf gülümsemeleriyle gülümser, hayat budur. Ev benim için yorgun ve sıcak bir varoluş, bir günün yorgunluğu evde birikiyor ve sıcaklıkla gideriliyor, hayat bu.
Sadece ev olsaydı ne güzel olurdu, sadece sıcaklık olsaydı ne kadar iyi olurdu ve sadece özlem dolu bir hayat olsa ne kadar iyi olurdu. Arkadaşlarımı alıp havayı uçurmak, birbirimizin son durumu hakkında konuşmak, ailemi rahatlatmak, doğa manzarasına bir göz atmak, o rüyada uzaklara gitmek ve dünyaya bakmak istiyorum.
Burada kamp yapmak, kendi küçük sıcak evimi inşa etmek, yeşil otların çılgınca büyümesini ve kartallarla kırlangıçların birlikte uçmasını izlemek istiyorum. Burada ilkbahar, yaz, sonbahar ve kışı izlemek ve cennet ile yeryüzü arasında özgürce uçan ruhun tadını çıkarmak istiyorum. Çok büyük ya da çok küçük olmayan, şehirden kurtulup engin dünyada ayakta kalabilecek bir evim olsun istiyorum. İki ya da üç arkadaşım şaraba şarkı söyleyerek özlediğim hayatı yaşamak istiyorum. Veya bir kişi, bir köpek, bir karavan.