Okuduğumuz birçok eski şiir, anavatanın büyük nehirlerini ve dağlarını içerir. Bu ayetler, normalde olağan olan dağlara farklı bir hava verir. Dağın turistik değeri çok yüksek değil, insanlar daha çok dağdaki sanatsal anlayış ve dağın farklı manzarasıyla ilgileniyorlar. Ünlü dağlarda ve nehirlerde seyahat ederken temiz havayı solumanın yanı sıra bedeninizin, zihninizin ve ruhunuzun yıkandığını da hissedebilirsiniz.
Bugün sizlere bir zamanlar romanda geçen bir dağ sırasını tanıtmak istiyorum. Bu dağ, Kuzey Amerika'daki Roraima Dağı'dır. Ünlü bilim kurgu romanı "Kayıp Dünya" da yazar, bu dağı yeni bir dünya yaratmak için arka plan olarak kullanıyor. Burası kitaptaki canavarların yaşam alanı ve birçok hikayenin geliştiği yerdir. Bu dağ silsilesi aynı zamanda insanların özlem duyduğu bir yer haline geldi ve birçok insan bu tür bir fantezi dünyasını yaşamak istiyor.
Bu dağ kitapta anlatıldığı kadar muhteşem olmasa da kendine has bir çekiciliği var. 300 milyon yıllık tarihin ardından dışarıdan pek çok hikaye var. İnsanlar bu dağa herhangi bir itaatsizlik duygusu olmadan her türden gişe rekorları kıran bilim kurgu sahnelerini ekleyebilirler. Eşsiz jeolojik yapısı nedeniyle, buluttaki çok yıllık atılımı ile birleştiğinde, aklımda her zaman savaş sahneleri olacak.
Roraima Dağı, İspanya'daki nehirlerin anası anlamına gelir ve aslında birçok nehrin doğum yeridir. Tıpkı aşina olduğumuz Amazon Nehri sistemi gibi ve buradan dünyanın her yerine birçok yerel nehir akıyor. Ayrıca dağın şekli de inanılmaz. Bildiğimiz tepeler temelde yukarı çıktıkça daha diktir, ancak bu tepe dağın tepesinde masa gibi bir düzlem oluşturur.
Bu sıradağların ana bileşeni kumtaşı ... Doğanın olağanüstü işçiliği altında buradaki kayalar da çeşitli şekillere oyulmuş, sadece aklınıza gelmeyecek, burada gösterilemeyecek hiçbir şey yok. Bu dağdaki bitki örtüsü ve canlılar dünyada nadirdir ve sadece bu dağda görülebilir. Tabii bu durum yerel iklime de bağlı ... Sadece birkaç yüz metrelik kaya duvarı onu eşsiz kılmak için yeterli.
Buradaki maden kaynakları da çok zengin, pek çok büyük ülke bunu kendileri için almak istiyor. 1884'te İngiliz kaşifler ilk önce bu dağın tepesine tırmandılar ve bu dağın tepesinin düz ve açık olduğunu, hatta bitki türlerinin çok az olduğunu keşfettiler. O zamanlar, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri, zengin elmas kaynakları için şiddetli bir rekabet içindeydi, ancak sonunda dağ Guyana'ya aitti.
Jakuzi olarak bilinen bu sıradağda doğal bir hamam var. Doğal olarak oluşan yapı ve bol su kaynakları nedeniyle, zorlukları seven insanlar, hava çok soğuk olduğunda yine de tadını çıkarırlar. Bu dağın doğa tarafından kutsanmış gibi, eşsiz bir görünüm ve zengin bir iç mekan vererek insanlığa fayda sağlamasına ve bu topraklarda bir efsane bırakmasına izin verdiği söylenmelidir.
Acaba romanda geçen bu gizemli dağ hakkında kafanızda bir hayal var mı?