Sicim teorisinin öncüsü Michio Kato: Gelecekte insanlar yok olursa, bunun nedeni büyük olasılıkla şu üç nedendir
Michio Kalai, Japon-Amerikalı bir fizikçi ve fütüristtir. Harvard Üniversitesi'nden mezun oldu ve daha sonra doktora derecesini California Üniversitesi, Berkeley'den aldı. Başlıca araştırma yönleri sicim teorisi, süpersimetri ve her şeyin teorisidir ve halk için birçok popüler bilim kitabı yazmıştır.
Son zamanlarda haber sitesi Newatlas onunla bir röportaj yaptı ve onunla bilim, yeni uzay yarışı, yapay zeka (AI) ve insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditler gibi konuları tartıştı.
Kalai Michio
Aşağıdakiler, röportajın, düzenledikten sonra biraz silinmiş bir kopyasıdır:
Bir bilim iletişimcisi olarak, herhangi bir zamanda ve yerde düşünmeden sorulara cevap verebiliyor gibisiniz - ister sinir ağı ister bağırsak mikrobiyotası olsun, herhangi bir soru. Bilim gibi çok büyük bir alanla karşı karşıya kaldığınızda, nasıl takip ettiniz?
Kalai Michio: Tüm bunların başlangıç noktası ben sekiz yaşındayken ortaya çıktı. O sırada Einstein yeni vefat etmişti ve herkes onun en muhteşem teorisini, her şeyin teorisini tamamlayamadığını söyledi.
Gençtim ve Einstein'ın kim olduğunu bilmiyordum ama "onun için yapacağıma" söz verdim. Şimdiye kadar yaptığımızı düşünüyorum! Einstein'ın her şey teorisinin - ona "Tanrı'nın aklını anlamasına" izin veren teorinin sicim teorisi olduğuna inanıyoruz! Ve ben bu konunun öncülerinden biriyim.
Tüm atom altı parçacıkların ince bir ip üzerindeki titreşimlere bağlanabileceğine inanıyoruz. Bu her şeyin teorisidir. Bir Hollywood filmi bu adla anılır ve Oscar kazandı. Ama her şeyin teorisinin ne dendiğinden bahsetmiyor, aslında sicim teorisidir.
Gençken her cumartesi sabahı "Flash Gordon" gibi çizgi filmleri izlerdim ve roket gemileri, lazer kılıçları ve canavarlar beni büyüledi. "Uçan Adam Gordon" o kadar sempatikti ki, birçok olay örgüsü George Lucas tarafından alındı ve "Yıldız Savaşları" na dönüştü.
Daha sonra iki hobimin aslında aynı olduğunu yavaş yavaş fark ettim. Fiziği anladıktan sonra, neyin mümkün olduğunu, neyin imkansız olduğunu ve önümüzdeki onlarca veya yüzlerce yıl içinde neyin gerçekleşmesi beklendiğini bileceksiniz.
Bu nedenle kitabımda dünyanın önde gelen 300'den fazla bilim insanıyla röportaj yaptım ve önümüzdeki 20, 50 ve 100 yıldaki istihdam, tıbbi bakım, uzay yolculuğu ve yapay zeka için en gerçekçi beklentileri özetledim. Çünkü bilim, refahın motorudur. Refahın kaynağıdır. Bilimi anlayarak, iş piyasasının geleceğini, tıbbi bakımın geleceğini ve ekonominin geleceğini anlayacaksınız.
Bilimi ve geleceği keşfetmeyi seviyorum, çünkü fizik ve bilim yukarıdakilerin tümü için temeldir.
Şu anda insanlığa en büyük katkıyı yapmak isteyen bir insan varsa o hangi alana girmelidir?
Kalai Michio: Bu görev küçük değil! Temel olarak, bilim refahın motoru olduğu için, çevremizdeki tüm zenginlik, son tahlilde bilimden gelir. Katkıda bulunmak istiyorsanız, o zaman bilime gidin, içinde yaşadığımız dünyayı anlamak, her şeyi değiştirmek için icat etmek ve yaratmak.
Örneğin, bilim adamları olarak, bilgisayarın ve bilgisayar çağının açılmasına yol açan transistörü icat ettik. Lazeri icat ettik ve interneti doğurduk. Atomaltı parçacıkları izlemek için World Wide Web'i yazdık. Ayrıca röntgen makineleri, televizyonlar, radyolar, mikrodalga fırınlar, radarlar, MRI tarayıcıları da icat ettik ... bunların hepsi fizikçilerin beyinlerinden geldi.
Şimdi fizikçiler olarak yeni nesil roketler ve yeni nesil yapay zeka robotları yaratmak için çok çalışıyoruz. Bir sonraki inovasyon serisinin sosyal refahı artıracağına ve dünyayı daha iyi bir yer haline getireceğine inanıyoruz.
Gözünüzde şu anda büyüyen alanlar var mı?
Kalai Michio: Sahip olmak. Bilim dalgasına bakıldığında, ilk refah dalgası sanayi devrimi ve buhar makinesi çağından geldi. İkinci dalga, Thomas Edison'un icadı ve elektrik çağıydı. Üçüncü dalga, yüksek teknoloji, bilgisayarlar ve İnternet, yani bilgi çağıdır.
Dördüncü refah ve yenilik dalgası, yapay zeka, nanoteknoloji ve biyoteknoloji tarafından yönetilecek. Bunlar geleceğin motorları olacak.
Elbette insanlık uzaya girdikçe uzay yolculuğunun maliyeti her geçen yıl düşüyor, insanlığın geleceği nedir? Bu yüzden, size 20-50 yıl içindeki hayata bir bakış da göstereceğim.
Uzay yolculuğundan bahsetmişken, sonunda insanlar daha geniş evrene bir şeyler katabilir. Bu konudaki fikriniz nedir?
Kalai Michio: Öncelikle dinozorların bir uzay programı yoktu, bu yüzden bugüne kadar yaşamadılar ve katkı sağlayamadılar. Bu meteor veya kuyruklu yıldız 65 milyon yıl önce Yucatan veya Meksika'ya çarptığında, dinozorların hiçbir fikri yoktu. Neyin vurulduğunu bilmiyorlardı, bu yüzden tamamen yok oldular.
Dinozorların aksine insanlar kendi kaderlerini kontrol ederler. Dinozorların hatalarını tekrar etmeyeceğiz çünkü uzay yolculuğumuz var. Kendi kaderimizi şekillendirme yeteneğine sahibiz.
Çok gezegenli bir tür haline geldiğimizde, üzerimize düşeni yapabiliriz. Bir keresinde, büyük astronom Carl Sagan ile röportaj yapacak kadar şanslıydım. Ona sordum, "Bu hayatta amacın nedir?" Amacının insanlığın ikili bir gezegen türü haline gelmesinin temelini atmak olduğunu söyledi.
Bir "sigortaya" ihtiyacımız var, dedi - herkesi Mars'a taşımaya çalışmıyoruz, maliyeti çok yüksek. Ama bunun için hazırlanmış bir Mars yerleşimine ihtiyacımız var. İkili bir gezegen türü olmamız gerekiyor.
Bugün, kendi kendine milyarder olan Elon Musk var. Kendi pahasına bir ay roketi üzerinde çalışıyor! İnanılmaz. Astronotları aya ve sonunda Mars'a gönderebilen, özel olarak finanse edilen bir roket olan Falcon Heavy Rocket'i yarattı. Tahmin ettiği şey, bir gün Mars'ta 1 milyon insanın yaşayacağı yerleşimlerin olacağı.
Dünyanın en zengin adamı ve Amazon'un kurucusu Jeff Bezos da var. ABD, Teksas'ta kendi özel fırlatma rampası ile donatılmış özel bir uzay limanı inşa ediyor. Yeniden kullanılabilir seyahat roketlerini fırlatacak ve sonunda Amazon'u aya gönderecek. Ay'da böyle bir senaryo hayal edebiliyor musunuz? İstediğiniz kitapları yine de Amazon üzerinden satın alabiliyorsunuz?
Bu nedenle, gerçek vizyona sahip insanlar kendilerine yatırım yapıyorlar. NASA'yı bekleyemezler. Parasını kendi ceplerinden ödüyorlar çünkü gökyüzünü insan keşfine açmak istiyorlar.
Herkes yeni uzay yarışı için heyecanlı. Ancak uzay, milyarderlerin kişisel bir hobisi haline geldi.Bu fenomenin artıları ve eksileri nelerdir? İçinde her şeye sahip bir insan gibi kibir unsuru yoktur, ona başka ne verebilir? O zaman bir uzay programına gelin! Sizce uzay programının hükümetler arasındaki uzay yarışına göre özelleştirilmesinin artıları ve eksileri nelerdir?
Kalai Michio: Hükümet tedbirli ve yavaş hareket ederek maliyetlere daha az dikkat etti, bu da bütçenin kontrolden çıkmasına ve vergi mükelleflerinin memnuniyetsizliğine yol açtı. 1966'da Apollo uzay programı en parlak dönemindeydi ve tek başına ABD hükümetinin toplam bütçesinin% 5'ini oluşturuyordu. Bu sürdürülebilir değil. İnanılmaz: Vergiler olarak ödediğiniz her dolar için 5 sent ay görevine gidiyor. Bu sürdürülebilir değil.
Bugün, maliyetler tam da milyarderler bu planları kendi ceplerinden ödemeye başladıkları için düştü.
Matt Damon'ın oynadığı "Marslı", bilirsiniz. Bu filmin çekim maliyeti 100 milyon ABD dolarıdır. Ve Hindistan, Mars'a bir sonda göndermek için yalnızca 70 milyon ABD doları harcadı. Diğer bir deyişle, Mars'a gitmenin maliyeti Hollywood'daki Mars temalı bir film kadar iyi değil. Bu, uzay uçuşunun maliyetindeki dramatik düşüşten bellidir.
Tam da Silikon Vadisi'nde geride bırakılmaması gereken ve en düşük maliyetli ay roketini geliştirmek için yarışan bu deliler olduğu için Musk ve Bezos yeniden kullanılabilir roketler geliştirecekler.
Bu kullanılmış bir araba gibidir. Kullanılmış otomobil pazarı, dünya çapında araç sahipliğinde devrim yarattı. Gençler ayrıca araba alabilirler. Aynı şey roket sahası için de geçerli. Silikon Vadisi'ndeki deliler yüzünden yeniden kullanılabilir roketlerimiz olacak ve uzay yolculuğunun maliyeti tekrar tekrar düşecek ... Bir gün belki ebeveynlerimiz uzaya gidebilir.
Ama herhangi bir içsel risk var mı? Görünüşe göre tüm bunları harekete geçiren sadece Musk, Bezos ve Richard Branson ve onun Virgin Galaktik adlı birkaç kişinin kanı. Ne olacak?
Kalai Michio: Bu, özel sermayeye güvenmenin dezavantajlarından biridir. Ancak her sermaye kaynağının sorunları vardır. Örneğin, ABD federal hükümeti bir zamanlar uzay mekiği projesini finanse etti, ancak her fırlatma maliyetinin 1 milyar dolara kadar çıkmasıyla çok büyük bir yük haline geldi. Maliyet kontrolden çıktığı için vergi mükellefleri ve Obama uzay mekiği programını sonlandırmak zorunda kaldı.
Bu, özel şirketlerin kullanımı olur. Özel şirketler, altınla tuvalet ve bataryalar yapmak için çok fazla para harcamak istemiyor. İstedikleri şey pratik, verimli ve zamanında.
NASA, gelecek yıldan itibaren görev başına 1 milyar dolarlık bir maliyetle aya inen roket SLS Booster Rocket'i fırlatacak. Musk, "Ne? Bana göre, benim maliyetim SLS'nin sadece bir kısmı ve roketim yeniden kullanılabilir, bir kez bırak, yılda birkaç kez uçabilir." Dedi.
Uzay yolculuğu bu nedenle değişecek. Orta derecede rekabet iyi bir şeydir çünkü sizi tetikte tutar, verimli, güvenli ve güvenilir roketler yaratmanız için sizi motive eder ve uzay turizminin yolunu açar.
Sanırım ileride insanlar balayı için aya gidecek. Bu hedef çok uzak değil çünkü maliyetler düşüyor. Dünya yörüngesine 1 pound (yaklaşık 450 gram) göndermenin maliyeti 10.000 dolar. Bu hesaplamaya göre Uluslararası Uzay İstasyonuna gidecekseniz maliyet, ağırlığınızın altın fiyatı ile çarpımıdır! Gelecekte, bu maliyetin orijinal maliyetin onda birine indirilmesi bekleniyor.
En erken uzay yolculuğu uçuşlarına kaydoldunuz mu?
Kalai Michio: Hayır, ben bilim adamıyım. Teoriler önermeyi, bir şeyler tasarlamayı ve çeşitli potansiyel zorlukların üstesinden gelmeyi seviyorum. Mars yerleşimlerinin kurulması konusu Hava Kuvvetleri pilotlarına bırakıldı!
Cesur olmalısın! Aya uçmak üç gün ve Mars'a uçmak dokuz ay sürüyor! Mars'a ilk giden insanlar çok cesur olacak. Ancak 2030 yılına kadar ilk Mars yerleşimlerinin tamamlanması gerektiğine inanıyoruz; 21. yüzyılın sonunda kalıcı Mars üsleri şekillenmiş olabilir.
Çok gezegenli bir tür olmak istiyorsanız, açıkça dünyaya bir şey olmasından korkuyorsunuz. Sizce insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük üç tehdit nedir?
Kalai Michio: Açıkçası, uzay dışında, yalnızca Dünya'da bazı büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Ve yeryüzünde çözülmeleri gerekir.
İlki küresel ısınmadır. Dünyanın ısındığına şüphe yok. Güneş enerjisi maliyetini düşürmenin yollarını bulmalıyız. Bir yol, süper piller yaratmaktır. Genellikle unutuyoruz: Güneş panellerinin enerji verimliliği yüksek değildir ve potansiyeli temelde tükenmiştir.
Ancak batarya tam olarak güneş çağının darboğazıdır. Günümüzde, dizüstü bilgisayarlar ve cep telefonları çok sayıda lityum pil kullandığı için, insanlar pillere çok dikkat ettiler ve mucitler süper piller geliştiriyorlar.
Hatta Tesla Motors'tan Musk, Tesla'nın enerji santralinin kış ve yaz aylarında zirvede elektrik üretmesini sağlayacak süper bir pil yaratacağını söyledi. Dolayısıyla güneş enerjisi çağına girmemizi sağlayan pillerdir.
Endişelenilmesi gereken ikinci şey, biyolojik savaş mikroplarının silaha dönüştürülmesi veya laboratuvardan kaçmasıdır.
Endişelenecek üçüncü şey nükleer silahların yayılması. Nükleer bombalar, Kore Yarımadası gibi Orta Doğu gibi gezegendeki en tehlikeli bölgelere yayılıyor. Bunlar son derece istikrarsız bölgeler, istikrarsız oldukları her yerde, nükleer bombalar nereye yayılacak. Bunlar Dünya'da ele alınması gereken gerçek tehlikelerdir ve uzaya bakarken bile göz ardı edilemezler.
Bu sorunlar otuz kırk yıldır var gibi görünüyor - şimdiye kadar hiçbiri çözülmedi.
Kalai Michio: Evet! Neyse ki Soğuk Savaş bitti. İki süper güç olan Rusya ve ABD arasındaki savaş için endişelenmemize gerek yok, peki ya Hindistan ve Pakistan? Çok çalkantılı bir alan var. Şu anda küçük bir nükleer cephaneliğe sahip olan Kuzey Kore'den bahsetmiyorum bile.
Ortadoğu'ya tekrar bakın: İsrail'in nükleer silahları var ve İran'da da var! İran, nükleer anlaşmaya bağlı olmasına rağmen, anlaşma sona erdikten sonra da nükleer bombaya sahip olabilir. İran, ancak anlaşmanın süresi içinde nükleer bombaya dokunamaz. 15 yıllık süre geçtikten sonra, nükleer silahları cömertçe bir araya getirebilecek. Bu nedenle nükleer silahların yayılması konusu küçümsenemez.
Yapay zekadan bahsettiniz. Bazı insanlar, AI'nın insan sağkalımını tehdit ettiğine inanıyor. Pozisyonun nedir
Kalai Michio: Facebook'tan Mark Zuckerberg, "Saçma! Yapay zeka açıkça istihdamı artıracak, refahı ve ekonomik faaliyeti teşvik edecek. Beklentiler parlak." Ardından Musk, "İnsanlığın hayatta kalmasını tehdit ediyor! Bir gün , Robot dünyayı ele geçirecek! "
Benim tavrım, kısa vadede, önümüzdeki birkaç on yılda, bu yüzyılın sonuna kadar, Zuckerberg haklı. Yapay zeka hayatı daha rahat hale getirecek, yaşam kalitesini artıracak, yaşam maliyetini düşürecek ve yeni işler yaratacak ... Yapay zeka endüstrisinin otomobil endüstrisinden daha büyük olacağını düşünüyorum çünkü arabanız bir robot olacak. Arabayla konuşacaksın, araba ile kavga edeceksin!
Ancak uzun vadede Musk'ın haklı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzyılın sonunda makinelerin maymunlar kadar akıllı olması bekleniyor. Maymun kendine güveniyor. Bu nedenle, cinayet düşünceleri olduğu gibi gerektiğinde yapay zekayı kapatmak için bir tür çip yerleştirmeli ve kullanmalıyız.
Açıkçası, bir sonraki soru, insanlardan daha akıllı olduklarında ne olacağıdır?
Kalai Michio: Bu bizi 22. yüzyıla getiriyor O zamana kadar, insanlar tarafından konulan tüm güvenlik kasaları atlanabilir. Aptal değiller, her zaman anlayacaklar.
O zaman, AI ile entegre olmayı düşünmeliyiz. Neden Süpermen olmuyoruz? Neden ölümsüz ve mükemmel bir makine gövdesine sahip değilsiniz? Neden mükemmel bir beden olmuyorsunuz?
Bence bu bizim nihai yönümüz: yaratıcılığımızla birleşiyoruz. Çok güzel ve süper güçlü olacağız Ay'da ve Mars'ta uzay giysisi olmadan hayatta kalabiliriz çünkü biz süpermeniz.
Bir gün uzaylılar Beyaz Saray'ın bahçesine inip varlıklarını ilan ederlerse, vücutları yarı biyolojik, yarı mekanikse, yaygara yapmamıza gerek kalmaz.
Soru şu ki, makine zekası insanları aştığında, makineler için ne değerimiz var? Makine neden bizimle birleşiyor?
Kalai Michio: Uzaylıların bizi görmezden gelmelerinin ve her zaman ortaya çıkmayı reddetmelerinin nedeni bu olabilir. Demek istediğim, ormana gittiğinizde ormandaki geyikler ile konuşacak mısınız? Oradaki sincaplarla konuşacak mısın? Başlangıçta olabilir ama bir süre sonra ilgilenmeyeceksin - cevap vermeyecekler. Yani onları görmezden geliyorsun. Aynısı uzaylılar için de geçerlidir. Belki bir bağlantı kurmaya çalıştılar, ancak insanların yanıt vermediğini gördüler. Yani, sadece pes ediyorlar.
Bize evrim geçirmemiz için milyonlarca yıl verin, belki bazı yeni fikirlerimiz olur?
Kalai Michio: Tahmin etmek için beynimizi yıkabiliriz çünkü uzaylılarla karşılaşmadık, ama uzaylıların var olduğunu düşünüyorum. İnsanların keşfettiği milyarlarca gezegen var. Tek olduğumuzu düşünmek biraz aptalca.
Öyleyse, bir dahaki sefere gece gökyüzüne baktığınızda, bize bakan, dünyada yaşam olup olmadığını merak eden birinin olabileceğini bilmelisiniz.
Unutma, kitabım gelecekle ilgili, bilimkurgu değil. Ben bilim kurgu yazarı değilim, fizikçiyim. Ancak dünyanın en iyi 300 bilim insanıyla konuşmaktan ve onların araştırmalarını tanıtmalarını dinlemekten onur duydum, çünkü laboratuvarda geleceği yaratıyorlar.
Çeviri: Kaz
Yorumcu: Li Li
Editör: Man Qian
Kaynak: Newatlas
Yapıldı: Tiyatro tarzı konuşma, yaratıcılığı keşfedin
Daha heyecan verici içerik için lütfen mavi renkli "Daha Fazla Bilgi" yi tıklayın.
